Güçlü Türkiye
Güçlü Türkiye
Türkiye son yıllarda spora yaptığı yatırımlarla dünya çapında adından sıkça söz ettiren ülke konumuna geldi. Sporun çekirdeğinden yetişmiş birisi olarak ülke çapında 90’lı yıllarda spor müsabakalarında çekilen sıkıntıları yakınen bilen biriyim. Çok defa deplasmana müsabaka oynamaya gittiğimizde soyunma odalarının olmadığından otobüste giyinip soyunukluğumuz olmuştu. Maç sonrasında duş almak büyük zenginlikti. Seyircilerin maçları ahşap iskeletlerin üzerine kurulmuş tribünlerden izlediği çok olurdu. Sportaç marka kramponlar futbolcuların vazgeçilmeziydi. Takım halinde eşofman giyebilmek zengin kulüp imajını doğuruyordu. Toprak ve çakıl sahalar ülke çapında ağırlıktaydı. Yerel Ligler böyle iken Süper Lig çok mu farklıydı. Tabii ki hayır. 1950’li yıllardan kalma, kent estetiği ve dokusuyla uyumsuz, şekilsiz beton yığınları uzaktan bakan gözleri ürkütmüyor da değildi! Kaya taşlardan inşa edilmiş bu statların büyük çoğunluğunun üzerleri açık etrafları da dikenli tellerle çevriliydi. Pazar saat 16.00’da oynanacak maçı izleyebilmek için seyirciler Cumartesi gecesi’nden bilet kuyruğuna girerlerdi. Zaman zaman stat içinden yayınlar yapılırdı. Yayın akışında tribünlerde ki seyircilere mikrofonlar uzatılırdı. Her tribün yayınında mutlaka gurbetçilerimiz denk gelir ve ağızlarından sık sık şunu duyardık. Bilet bulabilmek için bir hafta öncesinden geldim, stada girebilmek için gece kuyruğa girdim. Karaborsa bilet ateş pahası. Bilet bulamayanlar karaborsaya düştü mü yerli oyuncu transferi kadar bilete para verirlerdi. Ulaşım sıkıntısı bilmeyeniz yoktur. Trende yer bulabilmek marifet sayılırdı. 90’lı yıllarda Olimpiyat Stadı’nın inşası başladı. Olimpiyat stadı değişen hükümetler, siyasi istikrarsızlıklar, ekonomik krizler sebebiyle yıllarca tamamlanamadı. Açılamayan köprüler, yarım kalan hastane inşaatları, temeli kazılan havaalanları, hayali projeler gibi. Olimpiyat stadı 2002’de açılmış olsa da defalarca revizyondan geçti. Bugün hangi futbolsevere sorsanız Olimpiyatta maç izlemek istemez. Bizde bahsettiğim bu yıllarda NTV’de yayınlanan futbol mundial programından yurtdışında ki statları görür hayranlıkla izlerdik. Vaybe derdik her izleyişimizde. Adamlar statlarının isimlerini bile ülkemizde marka yapmışlardı. Ülkemizde bir dönüşüm yaşandı.
Gençlik ve spora yatırım seferberliği başlatıldı. Beton yığını stadyumlar yerine, kentin dokusuyla uyumlu, standartları yüksek, sadece spor alanı olmakla kalmayan, sosyal ve kültürel alanlar da içeren dev yapılar inşa edildi. Statlar akıllı oldu. Mimari projeler birbiriyle yarışır hale geldi. Dünya’nın en iyi statları kategorisinde kendimize yer bulur olduk. Akustiği, ambiyansı, yüksek teknolojisi, estetiği ve 24 saat kullanılabilir özelliğe sahip, ülkemize yüksek katma değer katan bu statlarda bugün hep birlikte maçlar izleyebiliyoruz. Oturduğumuz alttan ısıtmalı koltukların led ekranından pozisyonun tekrarına bakabiliyoruz. Devletimiz bugün yatırım maliyeti milyarlarca TL’yi bulan Adana, Afyon, Ankara, Antalya, Batman, Bursa, Çorum, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Göztepe, Karşıyaka, Kocaeli, Konya, Kayseri, Malatya, Manisa, Mersin, Sakarya, Samsun, Sivas, Trabzon, Türk Telekom Arena statlarını ülkemiz insanına hediye etti.
Hayaller geride kaldı. İngilizlerin stadyumları artık ilgimizi çekmez oldu. Anadolu kulüplerimiz yeni statlarıyla hem bulundukları illerine hem de kendi camialarına yeni bir görünüm kattılar. Dört büyük kulübümüzden Fenerbahçe stadını yıllar öncesinden dönemin şartlarına göre tamamlamıştı. Devletimiz Trabzon şehrine denizin kenarında mükemmel bir stat yaptı. Galatasaray Kulübüne devasa bir stat hediye etti. Beşiktaş kulübüne dünyanın en güzel stadının ortaya çıkarılması için maddi destek sağladı. Kulüpler yakın zamanda yaptıkları genel kurullarda Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerini sundular. Dursun Özbek hiçbir dönemde alınmayan desteği bu dönemde aldığından, Fikret Orman gösterilen yakın ilgiden ve Cumhurbaşkanımızın spora olan ilgisinden stat açılışında övgüyle bahsetti. Yeni Türkiye’nin modern tesisleri ülkemize hayırlı olsun.
Yazımın başında 90’lı yıllardan bahsetmiştim. Soyunma odalarının dahi olmadığı dönemde, Sapanca ilçesini sporsal tesisleşmede Altın dönemine soktu. Krampon almanın mümkün olmadığı bu zamanlarda bizlere gıcır gıcır jelatinlerden çıkan orijinal Adidas eşofmanları, kutulardan çıkan çift çift Adidas kramponları hediye etti. Bizleri tüm takımlardan farklı kıldı ve yüksek özgüven aşıladı. İtalyan Kampı sosyal tesislerini, tenis kortlarını, futbol sahasını, Kurtköy ve Kırkpınar futbol sahalarını idman için açtı. Maçlar için 5 yıldızlı otel kalitesinde kamplar yaptırdı. Sapanca Atatürk Stadyumunu karnaval havasına sokup Sapancasporu profesyonel liglerde her yıl şampiyonluğa oynattı. Sapanca ilçesinin markalaşmasına ciddi katkılar sağladı. Sadece yaptıklarının % 20’sini sayabildiğim Dönemin Belediye Başkanı ve Kulüp Başkanı sayın Osman Nuri Erdoğan’ı sevgi, saygı ve takdirle anıyorum. Başkanım Sapanca gençliğine her türlü imkanı sundun. Bizler Altın dönemimizi senin sunduğun imkanlar sayesinde yaşadık. Küçük semtin büyük öyküsünü sen bizlere yaşattın. Yapılan hizmetler asla ve kat’a unutulmaz.
Sağlıcakla kalın.
YAZI:ERHAN TANTA